ŞİZOFRENİ TANISI , TEDAVİSİ , BELİRTİLERİ

27 Eylül 2007 Perşembe

ŞİZOFRENİ HK. BAŞKA SORULAR

Akıl hastalıkları içinde adı en çok duyulan,en çok merak edilen ve hakkında çok az şey bilinen Şizofreni hastalığı hakkında ayrıntılı ve anlaşılır bilgiler burada.

Şizofreni nedir?

Şizofreni duygu,düşünce ve davranış değişiklikleriyle seyreden bir akıl hastalığıdır.

Tıbbi olarak tarif etmek gerekirse " Bir insanda en az bir aylık süre içinde aşağıdaki belirtilerden en az ikisinin varlığı şizofreni " olarak adlandırılır.Bu belirtiler şunlardır:

Halüsinasyonlar (Gerçekte var olmayan şeyleri varmış ve gerçekmiş gibi algılama)
Gerçek olması imkansız olan yanlış ve sabit inanışlar
Konuşma özelliklerinin ve kalitesinin bozularak değişmesi
Garip , tutarsız ve anlamsız davranışlar
Duygusal yüz ifadelerinde azalma yada kaybolma
Fikir üretememe ve düşünce yapısında bozulma ve kısırlaşma
Hayata bağlılığın ortadan kalkması ve yaşama enerjisinin tükenmesi
Bu belirtilerin var olması Şizofreni teşhisi için yeterli midir?

Yukarıda sayılan belirtilerin hepsinin birarada olması dahi teşhis için yeterli değildir.

Bu belirtilerden en az ikisinin 6 ay boyunca sürmesi şarttır.


Şizofreni teşhisi son derece kritiktir ve profesyonellik gerektirir.

Hangi yaşlarda görülür?

En çok 15 - 35 yaşları arasında görülür.Nadiren de olsa daha genç ve yaşlı insanlarda da ortaya çıkabilir.

Sık görülür mü?

Şizofreni sabit bir görülme sıklığına sahiptir ve bu sıklık herhangi bir topluluk için % 1 oranındadır.

Bu oranı Türkiye için hesaplarsak : Nüfusu kabaca 70 milyon olan ülkemizde 700.000 şizofren var demektir.

Bu rakam etkileyici ve korkutucudur çünkü ülkemizde var olan şizofrenlerin çok azı kayıt ve tedavi altına alınabilmiştir.Ülkemizdeki şizofrenlerin büyük çoğunluğu teşhis ve tedavi edilmeksizin hayatına devam etmektedir.

Şizofreninin sebebi nedir?

Şizofreni halen nedeni bilinmeyen bir hastalıktır.Oluşumu hakkında sadece teoriler mevcuttur.

Kalıtımın rolü var mıdır?

Kalıtımın rolü konusunda kesinleşmiş bir nokta yoktur.

Ancak :

Anne yada babadan birinde şizofreni varsa çocukta şizofreni görülme şansı % 12 oranında
Hem anne hem babada şizofreni varsa çocukta şizofreni görülme oranı % 44 oranında artar.
Akrabalarında şizofreni olan bir çocuğun şizofren olma şansı diğer çocuklara göre daha yüksektir.
Kadınlarda mı erkeklerde mi daha sık görülür?

Şizofreni her iki cinste de eşit oranda görülmektedir.

Cinsiyet sadece hastalığın başlangıç yaşını etkiler :

Erkeklerde daha çok 20 'li yaşlarda veya daha önce,

Kadınlarda ise 20 'li yaşların sonuna doğru ortaya çıkmaktadır.

Sigara,alkol,uyuşturucu maddeler Şizofreniye neden olur mu?

Bu maddeler şizofreniye neden olmazlar.

Bazı uyuşturucular şizofreniye benzeyen tablolar oluşturabilirler.

Uyuşturucu maddelerden bazıları ise şizofren hastalarında nöbet ve psikozları tetikleyebilirler.

Ağır duygusal travmalar,depresyon,üzüntü gibi etkiler şizofreniye neden olur mu?

Bu etkiler şizofreniye neden olmazlar.

Ancak var olan hastalığın ortaya çıkması için bir neden olabilirler.

Şizofreni erkek ve kadında farklı mı seyreder?

Erkek şizofrenlerde duygulanım bozuklukları daha ön plandadır
Hastalık erkeklerde daha ağır seyreder
Erkekler etrafına daha çok zarar verir
Kadın şizofrenlerde depresyon ve kaygı daha ön plandadır
Hastalık erkeklere oranla daha hafif seyreder
Kadınlar daha çok kendilerine zarar verir
Farklı klinik tipleri var mıdır?

Şizofreninin farklı klinik tipleri vardır.Bu nedenle her şizofren aynı tabloya sahip değildir.

Şizofren olmak nasıl birşeydir?

Sağlıklı insanların şizofren bir insanın dünyasını anlaması mümkün değildir.

Bu nedenle bir şizofrenin hastalığını nasıl tarif ettiğini dinlemek gerekir:

" Şizofreni,kimsenin anlayamayacağı bir çılgınlık dünyasına yapılan dehşet verici bir seyahattir.Bu seyahat insanın yaratılışındaki düzene aykırı,bomboş,gerçekle hiç ilgisi olmayan ve yapayalnız yapılan bir seyahattir.Fantazi dünyanıza uymayan gerçeklerle mücadele etmektense kendi dünyanıza çekilmek daha kolaydır.Algılarınızdaki sorunlar nedeniyle işkence duyguları yaşarsınız.Gerçek olanla olmayanı ayırdedemezsiniz. Düşünceleriniz sürekli olarak yarışır ve parça parça olursunuz.Çılgınlık halinizle yapayalnız kalırsınız "

Şizofreni hastataları daima kaygılı ve endişeli midir?

Şizofreni hastaları çoğunlukla atak (Alevlenme) dönemlerinde kaygılı,endişeli yada saldırgan olurlar.Hastalar,

Etrafındaki kişilerin kendisine zarar vereceği
Kendisi için komplo kurulduğu
Takip edildiği
İlaç ve zehirle yok edileceği
Kendisine işaretler gönderildiği
Çeşitli görevlerle görevlendirildiği
Bedensiz,organsız yada görünmez oldukları
Olağanüstü yetenekleri olduğu
Emir yada hakaret işittikleri
Güzel sözler işittikleri
Çeşitli cisimler,varlıklar yada görüntüler gördükleri
gibi gerekçelerle gerçek olan ve olmayanı ayırdedemedikleri için endişeli,kaygılı,yumuşak huylu yada saldırgan olabilirler.

Şizofreni hastaları evlilik yapabilir mi?

Şizofreni hastalarının evlilik yapabilmesi için yetkili bir devlet hastanesine başvurarak sağlık kurulu tarafından değerlendirilmeleri gerekir.

Görevli sağlık kurulu hastanın evlenmesinde sakınca görmediği takdirde bu görüşü belgeleyen rapor verecektir.Şizofreni hastası bu raporu beyan ederek evlilik yapabilir.

Aksi takdirde medeni kanuna göre : " sağlık kurulu tarafından evlilik yapması uygun görülmemiş olan şizofreni hastaları " evlilik yapamazlar.

Medeni kanun : " Eşlerden birinin evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı var ise " evliliği geçersiz saymaktadır.Yani akıl hastalığı evlenmeye engel bir durum değildir.Ancak evlilikten önce tıbben herhangi bir engel olmadığına dair rapor alınması şarttır.

Şizofreni hastaları çocuk sahibi olabilir mi?

Bu sorunun cevabı hastanın kendisi,eşi,ailesi ve doktoru tarafından ortak bir kararla verilebilir.

Şizofreni hastaları suç işlediği zaman ceza alırlar mı?

Şizofreni tanısı yetkili Adli Tıp yada yetkili Psikiyatri kurulları tarafından doğrulanan şizofreni hastaları,işlediği suç ne olursa olsun cezalandırılmazlar.

Bunun için suç işlemiş olan şizofrenler yada şizofreni hastası olduğu iddia edilen kişiler yetkili Adli Tıp yada yetkili Psikiyatri kurumları tarafından yatırılarak gözlem altına alınırlar. Gözlem süresi aylar yada yıllar sürebilir.

Suç işleyen kişinin gerçekten şizofren olup olmadığı ve buna göre ceza alması veya almaması gerektiği kararı bu gözlem neticesinde verilir.

Şizofreni hastaları ceza gerektiren bir suç işlediklerinde serbest mi kalırlar?

Serbest bırakılmazlar.Ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gönderilerek yatmaları sağlanır. Yatış süresince muhafaza altında bulundurulurlar ve topluma karışmalarında sakınca görülmeyene kadar muhafaza altında bulundurulurlar.

Şizofreni hastaları intihar edebilir mi?

Şizofrenlerde intihar oranı yüksektir.Hastaların % 50'si intihara teşebbüs eder.

Bütün şizofrenlerin yaklaşık olarak % 10'u intihar sonucu kaybedilir.

Şizofreni hastalığının tedavisi var mıdır?

Hastalık ilaçlarla ve psikoterapi ile kontrol altına alınabilmektedir. Ancak kalıcı bir tedavisi yoktur.İlaçlarını düzenli olarak kullanan şizofrenler normal bir insan olarak hayatlarına devam edebilirler.

Tedavi modelleri bir uzman tarafından düzenlenmelidir.

İlaç tedavisi şart mıdır?

Kesin olarak şarttır.

Şizofreni hastalığı hayatın sonu mu demektir?

Şizofreni hiçbir şekilde hayatın sonu demek değildir.Sadece tedavi edilmesi ve izlenmesi gereken bir hastalıktır.

Ailesinin de yardımıyla tedavi altında bulundurulan bir şizofren bir çok insandan daha verimli ve yaratıcı olabilir.

ŞİZOFRENİ HK. EN ÇOK SORULAN SORULAR

Şizofreni çoğumuzun adını duyduğu bir hastalıktır. Bu sözcük insanları ürpertir. Şizofreni hastaları televizyonda, sinemada ve kimi zaman basında tehlikeli, şiddet kullanan ve suç işleyen insanlar olarak sunulmuştur. Yanlışlarla dolu olan bu önyargı şizofreni hastaları ile toplum arasında kalın bir duvar oluşturarak, dışlanmalarına neden olmaktadır. Bu yaklaşım nedeniyle hem şizofreni hastasının hem de ailesinin tedavi için toplumsal desteğe duyduğu gereksinim yeterince karşılanamamaktadır. Bu yazıda çalışmalardan elde edilen bilgilerin ışığında, şizofreni hastalığı ile ilgili en sık karşılaşılan soruları yanıtlayarak ve kimi yargıları tartışarak sizleri aydınlatmaya çalıştık.

Burada aktarılan bilgiler şizofreni hastalığına genel bir bakışla sınırlı olup hastalığın tanısı ve tedavisi ile ilgili asıl değerlendirmenin uzman hekim tarafından yapılması gereklidir.

Şizofreni nedir?
Şizofreni nasıl bir hastalıktır?
Şizofreni hastalığı yaygın mıdır?
Şizofreni hastalığına yatkınlıktan bahsedilebilir mi?
Yoğun stres ya da üzüntü şizofreniye neden olur mu?
Şizofreni hastalığı nasıl başlar?
Şizofreni hastalığı ve zeka
Şizofreni hastalığı nasıl seyreder?
Şizofrenler saldırgan mıdır?
Şizofreni hastalığının gidişi nasıldır?
Şizofreni hastalığının tedavisi nasıldır?
Önemli Noktalar

Şizofreni nedir?
Şizofreni kısaca insanın yaşadığı gerçeklikten uzaklaşarak kendine özgü bir dünya yarattığı bir durumdur. Çevresinde olup bitenleri değerlendirme biçimi, olaylara bakışı, diğer insanlarla ilişkisi hastalığın etkisi ile tekrar şekillenir.

Hepimiz uykuda çeşit çeşit rüyalar görürüz. Rüyalarımızdaki dünya başka bir dünyadır. Kimi zaman üstün yeteneklerle donanmışızdır. Çocukluk yıllarımıza ya da geleceğe ait zamanın içinde buluruz kendimizi. Kimi zaman birileri ya da gerçek dışı yaratıklar peşimizdedir. Rüya dünyası hem hoş hem de kötü sürprizlerle doludur. Ama biliriz ki, rüya dünyası ayrıdır ve uyanınca gerçek dünyadayızdır. Şizofrenide ise kişi adeta gerçek dünya ile rüya dünyasını aynı anda ve uyanıkken yaşar. Alışılagelmiş algılama ve yorumlama biçimleri onun için yabancılaşmıştır. Daha önce değer verdiği kavramlar anlamsız hale gelirken kendi dünyasında yarattığı değerler, korkular, düşünceler ön plana çıkar.

Şizofreni nasıl bir hastalıktır?
Şizofreni hastaları yüzyıllardır farklı isimlerle, o kültüre özgü değerler doğrultusunda, kimi zaman ayrıcalıklı insanlar olarak, kimi zaman ise cezalandırılması gereken ve kötü ruhların etkisindeki insanlar olarak tanımlanmıştır.
Şizofreni hastalarında görülen belirtilerin farklı şiddette olması bu hastalığın tanımlanmasını güçleştirmiştir. Hastalığın şiddeti kişiden kişiye değişiklik gösterir. Kimi zaman ise aynı kişide krizler arasında dönemsel artışlar da olabilir. Son yıllarda yapılan araştırmalarla şizofreniye ait genel bir tanımlama oluşturulmuş ve belirtilere göre farklı alt gruplara ayrılmıştır.
Şizofreni genellikle 45 yaşın altında ortaya çıkar. Kadınlarda ve erkeklerde aynı oranda görülür. Genellikle maddi güçlükleri olan ailelerde daha sık olduğu ileri sürülmektedir, ancak bu konu netlik kazanmamıştır. Şizofreni sıklıkla güç farkedilen, sinsi başlayan, kronik bir hastalıktır.

Şizofreni hastalığı yaygın mıdır?
Şizofreni sanıldığının aksine yaygın bir hastalıktır. Ülkemizde yaygınlığını araştıran net bir çalışma yapılmamış ancak yurt dışında yapılan çalışmalardaki oranlarla benzer olduğu düşünülmektedir. Araştırmalara göre yaşam boyu her yüz kişiden biri bu hastalığa yakalanmaktadır.

Şizofreni hastalığına yatkınlıktan bahsedilebilir mi?
Kalıtsal yatkınlığın şizofrenide önemli bir rolü vardır, ancak yapılan araştırmalardan elde edilen genel kanı kalıtsal yapının, kişinin beyin hücrelerindeki kimyasal bozuklukların, olumsuz çocukluk yaşantılarının, viral hastalıkların, annenin gebelik döneminde ve doğum sırasında yaşadığı sağlık sorunlarının farklı oranlarda etkili olduğudur.

Yoğun stres veya üzüntü şizofreniye neden olur mu?
Yaygın yanlış inanışlardan biri de hastalığın yaşanan kötü bir olay nedeniyle ortaya çıktığı düşüncesidir. Bu düşünce ailenin gereksiz yere kendisini ya da çevreyi eleştirmesine ve suçlamasına yol açar. Stres ve üzüntü sağlıklı kişilerde şizofreniye yol açmaz, ancak bardağı taşıran son damla etkisi yaparak yatkınlığı olan kişilerde hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir.

Şizofreni hastalığı nasıl başlar?
Bu hastalığın başlangıcı ani ve şiddetli olabileceği gibi sinsi de olabilir. Bu dönem özellikle aile ve yakın çevre tarafından farkedilir. Kişi çevreye karşı isteksizdir, fazla konuşmaya, içine kapanmaya, önceleri zevk aldığı etkinliklerden uzaklaşmaya başlar. Arkadaşlarını ve ailesini ihmal edebilir. Okulda ya da işyerinde ilgisizdir, başarısı düşmeye başlar. Kişi kendini gittikçe tuhaf, şaşkın ve amaçsız hisseder. Çabuk sinirlenmeye ve olaylara karşı eskisine göre daha aşırı tepkiler göstermeye başlar. Manevi ve dini konulara ilgi artışı sıkça görülür. Toplumdan uzaklaşıp eve kapanabilir. Evde huzursuz ve dağınıktır. Korkular, şüpheler yaşamaya, garip davranışlar göstermeye, mantıksız düşüncelerle meşgul olmaya başlayabilir. Kıyafetlerine özensizlik, bedensel temizliğine ilgisizlik, uyumsuz giyinme gibi davranışlar olabilir. Bu bulgular günler içerisinde olabileceği gibi haftalar hatta yıllar içerisinde yavaş yavaş da gelişebilir.

Şizofreni hastalığı ve zeka
Halk arasında zeki insanlarda ruhsal rahatsızlık olmayacağı yönünde bir yargı vardır. Şizofreni hastalığı ile zeka geriliği arasında bir ilişki yoktur. Ancak kişide hastalığın etkisi ile olayalara bakış ve yorum değişmiştir. Zekalarında bir kayıp ise sözkonusu değildir.

Şizofreni hastalığı nasıl seyreder?
Şizofrenide hastalık dalgalanmalar gösterebilir. Genel içe kapanmanın olduğu dönemler ve kriz dönemleri nöbetler halinde ortaya çıkabilir.
Genel içe kapanma döneminde kişi dikkatsizdir. Çevresi ile ilişkilerinde arkadaşlarına ve ailesine karşı sorumsuz ve ilgisiz olabilir. Eğlencelere karşı ilgisi azdır. İşine ya da okuluna devam etmez. Temizliğine ve kıyafetine özensizdir. Kıyafet değiştirmeyebilir, banyo yapmayabilir. Tekdüze bir yüz ifadesi vardır, duygularını mimikleri ile ifade edemez. Konuşması azdır, sesindeki duygusal tonlamalar silinir. Basit cümleler kurmaya başlar.
Kriz döneminde ise kişinin gerçekle ilgili algısı büyük oranda bozulmuştur. Çevresindeki olayları ve kişileri olduğundan farklı görür ve yorumlar. Bu dönemde çevresinden kendisine yönelik düşmanlık yapıldığını ve bundan zarar görebileceğini, insanların kendi düşüncelerini etkilediklerini, yakınları ve sevdikleri tarafından ihanete uğradığını, insanüstü ya da dini özelliklere sahip olduğunu düşünebilir. Aslında varolmayan sesleri duyabilir ve bu sesleri dinleyerek bunlara yanıt verebilir. Çevreden kendi kendisine konuştuğu farkedilir. Gözünün önüne görüntüler, burnuna kokular gelebilir. Bu dönemde düşüncelerini toplaması ve aktarmasında güçlükler ortaya çıkabilir. Dağınık, saçma, garip konuşmalar olabilir. Tuhaf davranışlarda bulunabilir.

Şizofrenler saldırgan olur mu?
Şizofreni hastalarında kendisine ve çevresine zarar verici davranışlar kimi zaman ortaya çıkabilir. Bu davranışlar hastalığın kriz döneminde sıktır. Gerçekten kopma nedeniyle hasta şaşkın ve sinirli olabilir. Çevresinde olan olayları yanlış yorumladığından ya da gerçek dışı seslerin etkisiyle ve sıklıkla kendisine gelecek bir zarardan kurtulmak için savunmaya geçer. Kriz döneminde hastaya yönelik eleştiri, bağırmak, azarlamak, hareketlerini kontrol etmeye çalışmak gibi yaklaşımlar saldırgan davranışın ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Soğukkanlı davranmak, eleştirmeden sakin, açık, basit ifadeler kullanarak konuşmak, kriz döneminde saldırgan davranış riskini azaltmaktadır.

Yapılan araştırmalar şizofreni hastaları ile ruhsal rahatsızlığı olmayan insanlar arasında suç işleme oranı açısından farklılık olmadığını ortaya çıkartmıştır. Yani şizofreni hastaları daha çok ve sık suç işlerler yargısı çoğu araştırmacı tarafından çürütülmüştür.

Şizofreni hastalığının gidişi nasıl olur?
Şizofreni kronik bir hastalık olmasına rağmen, erken dönemde tanı konulduğunda ve tedaviye başlanıldığında hastaların %60’ının belirgin düzeyde ya da tam olarak iyileştiği ortaya koyulmuştur. Hastanın sosyal çevresindeki destek tedavi başarısını etkilemektedir. Hastaların bir kısmında ise yıllar içerisinde çevreye uyumda bozulma artabilir, içe kapanma derinleşebilir. Düzenli tedavi görmeyen hastalarda kriz dönemleri sıkça ortaya çıkabilir.

Şizofreni hastalığının tedavisi
Tedavide hekim, hasta ve hasta yakınlarının işbirliği esastır. Tedavide kullanılan ilaçlar her geçen gün yenilenmekte ve bu alanda başarılı sonuçlar alınmaktadır. İlaç tedavileri kriz döneminde daha yoğun olmak üzere diğer zamanlarda da uygulanır. İlaç düzenlemesinin uygun bir biçimde yapılabilmesi için hasta-hekim ve hasta ailesi işbirliğinin sürekli olması gerekir. Kimi zaman ise hastanede yatarak tedavi gerekebilir.
İlaç tedavisi dışında terapi ve eğitim amaçlı görüşmeler hasta ve ailesi için önemlidir. Ailenin içten, sıcak tutum ve olumlu yaklaşımları hastalığın seyrini iyi yönde etkiler, kriz dönemlerinin sıklığını azaltır.
Şizofreni tedavisi uzun süreli ve fedakarlık gerektiren bir süreçtir. Umudun canlı tutulması, hastanın dünyasını anlama çabası önemlidir.

Önemli Noktalar
·Şizofreni insanın yaşadığı gerçeklikten uzaklaşarak kendine özgü bir dünya yarattığı bir durumdur.

·Şizofreni sıklıkla güç farkedilen, sinsi başlayan, kronik bir hastalıktır.

·Araştırmalara göre yaşam boyu her yüz kişiden biri bu hastalığa yakalanmaktadır.

·Hastalığın başlangıcı günler içerisinde olabileceği gibi haftalar hatta yıllar içerisinde yavaş yavaş da gelişebilir. Şizofrenide hastalık dalgalanmalar gösterebilir. Genel içe kapanmanın olduğu dönemler ve kriz dönemleri nöbetler halinde ortaya çıkabilir.

·Şizofreni kronik bir hastalık olmasına rağmen, erken dönemde tanı konulduğunda ve tedaviye başlanıldığında, hastaların önemli bir kısmının belirgin düzeyde ya da tam olarak iyileştiği ortaya koyulmuştur.

·Şizofreni tedavisinde hasta, hekim ve aile işbirliği çok önemlidir.

·Şizofreni tedavisi uzun süreli ve fedakarlık gerektiren bir süreçtir. Hastanın ve ailesinin umudu canlı tutulmalı, hastanın dünyasını anlamak için çaba gösterilmelidir.

Şizofrenide İlaç Tedavisi

Şizofreninin tedavisinde amaç nedir?

Şizofreni tedavisinde düşünce, duygu ve davranış düzeyinde ortaya çıkan belirtilerin ilaçlarla kontrol altında tutulması, toplumsal yaşantıyla ilgili ortaya çıkan yakınmaların da diğer tedavi yöntemleriyle düzenlenmesi ve böylelikle kişinin kendisi ve çevresiyle uyumlu bir yaşam sürdürmesi hedeflenmektedir.

Şizofrenide hangi tedavi yöntemlerine öncelik verilmektedir?

Tedavide öncelik ilaç kullanımındadır. Ancak şizofreniyle ilgili bütün sorunların çözümünde ilaç tedavisi tek başına yeterli olmamaktadır. Bu nedenle özellikle toplumsal yaşantıyla ilgili olarak ortaya çıkan yakınmaların çözümlenmesinde destekleyici ve bilgilendirici içerikli bireysel, grup ve aile tedavilerinin de uygulanmasında yarar vardır.

Hangi türde ilaçlar kullanılır?

Şizofreni psikotik bozukluklar arasında kabul edildiği için tedavide kullanılan ilaçlar toplu olarak antipsikotikler olarak isimlendirilir. Psikoz terimi genel olarak gerçeği değerlendirme yetisinin bozulduğu durumlar için kullanılır.

İlaçlar şizofreninin yanı sıra benzer belirtiler gösteren ve psikotik bozukluk olarak nitelenen başka psikiyatrik rahatsızlıklarda da kullanılırlar.

Antipsikotikler nasıl etkili olmaktadır?

Beyin milyarlarca sinir hücresi içermektedir. Şizofrenide kullanılan klasik ilaçlar (haloperidol, trifluoperazin vb.) beyindeki sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan bazı maddelerin (örn. dopamin) aşırı etkinliğini engelleyerek etki göstermektedirler. Ancak aşırı dopamin faaliyeti sadece şizofreniye özgü bir durum değildir.

Beyinde yapılar, sistemler, yollar ve bunlar arasındaki iletişimi sağlayan maddeler arasında son derece karmaşık ilişkiler bulunmaktadır. Örneğin bir sinirsel iletinin aksadığı anlarda bir başkası tamamlayıcı olarak devreye girebilmektedir. Şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar etki mekanizmaları aracılığıyla bir etkileşimler zinciri ortaya çıkarmaktadırlar. Beynin bütün sinirsel ağı içinde yeni bir düzenlemenin ortaya çıkması ise zaman içinde gelişen bir durumdur. Bu nedenle ilaçlar kullanılmaya başladıktan iki-üç hafta sonra etkilerini gösterirler.

Atipik olarak nitelenen nispeten daha yeni ilaçlar (klozapin, risperidon, olanzapin vb.) ise dopaminin yanı sıra beyinde hücreler arası ileride rol oynayan serotonin, asetil kolin, noradrenalin, GABA, glutamat vb. maddeler üzerine etkilidirler.

Bu ilaçlara dopamin dışındaki diğer sinirsel ileticiler üzerinde de etkili olmaları, yan etki ortaya çıkarma olasılığının klasik ilaçlardan daha az olması gibi özellikleri nedeniyle atipik antipsikotik adı verilmektedir.

İlaçlar hangi belirtilerde etkilidir?

Klasik olarak nitelendirilen ilaçlar şizofrenisi olan kişilerde görülen varsanıların, hezeyanların, saldırganlık düzeyinde ortaya çıkan bazı davranış bozukluklarının ortadan kaldırılmasında rol oynarlar.

Atipik antipsikotik adı verilen ilaçlar ise yukarıda sayılan belirtilerin yanı sıra içe kapanma, toplumdan uzaklaşma, aldırmazlık, ilgi ve istek eksikliği, duygusal küntlük, iletişim kurmama, kendine bakımda azalma gibi belirtiler üzerinde etkilidir.

İlaçlar hemen etki eder mi?

Hayır. Seçilen ilacın etkinliğinin yeterli olup olmadığı hakkında kesin bir kanaat oluşması için uygun dozla kullanımda 4-6 haftalık bir süreye gereksinme vardır. Belirtilen süre içinde istenen sonuç alınamazsa ya da yan etkiler nedeniyle tedavi erken sonlandırılmak zorunda kalınırsa yeni bir ilaca geçmek gerekir.

Çok sayıda ilacı birlikte kullanmak hızlı iyileşme sağlar mı?

Şizofrenide kullanılan ilaçların (bkz. Tablo 1) çoğunun ya da hepsinin aynı reçeteye yazılması yan etki riskini artırmaktan başka bir işe yaramaz. Çünkü bu ilaçların önemli bir bölümü benzer etki mekanizmasına sahiptir. Bazen hezeyanlar ve varsanılar için ayrı, uyku düzenini sağlamak için ayrı bir ilaç, verilebilirse de kullanılan ilaç sayısının daha fazla artışı durumunda yapılan tedavinin güvenilirliği zedelenir. Tedavide amaç yan tesire yol açmadan rahatsızlığı tedavi edecek dozu bulabilmek ve bu dozda tedaviyi aksatmadan sürdürmektir.

İlaçlar hangi sıklıkta kullanılmalıdır?

Şizofrenide kullanılan ilaçlar ancak düzenli kullanıldıklarında etkili olmaktadırlar. Bu nedenle ilaç tedavisinin her gün aksatılmadan sürdürülmesi gerekir. Ancak ağızdan ilaç kullanımı yerine iki-dört haftada bir eşdeğer dozlarda kalçadan yapılacak iğnelerle de tedavi tercih edilebilir.

İlaçlar ne kadar süre ile kullanılmalıdır?

Şizofreni belirtilerini ortadan kaldırmak kadar belirtilerin tekrarlanmasını önlemeye yönelik uzun süreli ilaç kullanımı da önemlidir. idame tedavisi adı verilen bu tedavinin süresi ve tedavide kullanılan ilaç dozu, tedaviyi üstlenen hekim ile birlikte bir uzlaşma zemininde belirlenmelidir. Genellikle tedavinin; rahatsızlığın başlangıç dönemindeki ilaç dozlarının, yakınmaların yatıştırılmasından sonra tedricen azaltılması suretiyle uzun yıllar aksatılmadan sürdürülmesi önerilir.

Uzun süre ilaç kullanımında amaçlanan nedir?

Şizofreni yineleme özelliği gösteren bir rahatsızlıktır. ilaçlar, halihazırdaki belirtileri yatıştırarak çoğu zaman rahatsızlığın hastaneye yatmadan tedavisine imkan sağlamalarının yanı sıra hastalığın yineleme olasılığını da azaltırlar ve diğer tedavi yöntemlerinin uygulanmasına olanak sağlarlar.

Ayrıca kişinin rahatsızlığından dolayı bazı yetilerini yitirmesini de en aza indirirler.

Tedavide etkili olan ilaçların bulunması, hastaların hastaneye yatmak zorunda kalmaksızın evlerinde tedavi edilmelerini sağlamış, depo hastanelerin tarihe karışmasında önemli bir rol oynamıştır. Hastaneye yatış tedaviyi kolaylaştırmakla beraber şizofreni tedavisinin esası, zorunlu olmadıkça hastanın yaşadığı ortamdan uzaklaşmadan tedavisinin sürdürülmesine dayanmaktadır

Uzun süre ilaç kullanmak ilaçlara karşı bir bağımlılık yaratır mı?

Hayır. Şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar (bkz. Tablo1) kesinlikle uyuşturucu değildirler ve bağımlılık yapmazlar. Antipsikotik ilaçları kullanan kişiler ilaçların kendilerini uykuya meylettirdiğinden, beyinlerine uyuşukluk ve vücutlarına ağırlık verdiğinden yakınabilirler. Bu yakınmalar ilaçların olumlu etkilerinin değil yan etkilerinin bir sonucudur. Böyle durumlarda hekime danışılarak tedavinin daha uygun bir doza ya da yeni bir ilaca yönelik olarak değiştirilmesi sorunu çözer.

İlaçların yan etkileri nelerdir?

Şizofrenide tedavinin önemli bir bölümünü ilaçlar oluşturduğundan ve kimi yan etkiler kişinin ilaç kullanmaya isteksizlik duymasına yol açtığından yan etkileri ayrıntılı olarak bilmekte yarar vardır

1. Sinir Sistemi üzerine yan etkiler

a- Erken dönemde ortaya çıkan yan etkiler: Birden ortaya çıkarak özellikle boyun, ense, sırt, dil, ağız, yüz ve göz kaslarını etkileyen kimi zaman ağrılı da olabilen aralıklı kasılmalardır Bu devrede kişinin gözleri yukarı doğru kayabilir. Bedeni bir yay gibi gerilebilir. Bu kasılmalar genellikle tedavinin ilk bir haftası içinde ortaya çıkar.

Tedavinin ilk dönemlerinde görülen bir başka belirti de çok rahatsız edici bir iç sıkıntısı, yerinde duramama, sürekli dolaşma isteğidir.

Ayrıca ilaç kullanımı süresince genelde tedavinin ilk bir ayı içinde Parkinson Hastalığına benzer bir tablo gelişebilir. Yüz ve boyun kaslarından başlar, omuzlara ve gövdeye yayılır. Genel olarak hareketlerde yavaşlama, jest ve mimiklerde azalma (maske yüz), deride yağlanma, tükrük salgısında artma, konuşmada tekdüzelik, küçük adımlarla ve öne doğru hafif kambur bir şekilde kolları sallamadan yürüme [robot gibi olma), el ve ayaklarda istem dışı titremeler görülür. Yukarıda sayılan bütün yan etkiler ilacı kullanan kişileri ve yakınlarını oldukça tedirgin eder. Antipsikotiklerin herhangi bir tanesinin kullanımı sırasında ortaya çıkan sıkıntıların bütün ilaçlara karşı peşin hüküm oluşturması sık rastlanılan bir durumdur. Bir ilaçla yan etki yaşayan kişi, kullanımına karşı isteksiz hale gelebilmektedir. Öncelikle belirtmeliyiz ki, bu yan etkiler, ilacı kullanan herkeste görülmez. Görüldüğü durumlarda ise hekimin tedaviyi yeniden düzenlemesiyle kısa süre içinde çözümlenir.

b- Geç dönemde ortaya çıkan yan etkiler: Tedavinin üç aylık dönemi sonrasında daha sık görülür. çoğu zaman yüz bölgesinde başlar. Çiğneme, dil şapırdatma, dudaklarda titreme, parmaklarda solucan gibi kıvrılmalar gibi belirtilerle kendisini gösterir.

2. Alerjik yan etkiler

Özellikle klorpromazin (Largactil) ile deri döküntüleri ya da güneş ışınlarına aşırı duyarlılık sonucu deride bronzlaşma görülebilir.

3. Otonomik yan etkiler

Şaşkınlık hali (özellikle yaşlı hastalarda ve gece), vücudun ısı ayarının bozulması (sıcakta ateşlenme, soğukta ateşin düşmesi) gibi belirtilerin yanı sıra tansiyon değişmeleri, ağız kuruluğu, kabızlık vb. görülebilir

Son derece nadir ama tehlikeli bir durum olan 'nöroleptik malign sendrom' gelişebilir: Kaslarda katılaşma, ateş yükselmesi, bilinç değişiklikleriyle kendini gösterir; komaya dek gidebilir

4. Göz üzerinde yan etkiler

Özellikle thioridazin (Melleril) ile günde 8DDmg'ln üzerindeki dozlarda görme kaybına dek giden görme bozuklukları ortaya çıkabilir.

5. Hormonal yan etkiler

Özellikle kadınlarda memelerden süt gelmesi ve adetten kesilmeye neden olabilirler.

Bütün ilaçlar yan etki gösterir mi?

Hemen hemen bütün ilaçların yan etkileri vardır. Yan etkiler ilaçların etki mekanizmalarına ve kullanılan dozlarına bağlı olarak değişir. Ancak şizofreni tedavisinde özellikle son yıllarda sinir sistemi üzerine yan etkileri oldukça az olan ve yukarıda 'atipik' olarak söz edilen ilaçlar daha yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Yan etkiler ilacın kesilmesini gerektirir mi?

Hayır. Rahatsızlık düzeyine, yaşa, bünyeye göre ilaç seçimi ve doz ayarlaması yan etkileri en aza indirir. Bazı yan etkilerin önlenmesi için bir süreliğine yardımcı ilaçlar [Akineton, Sormodren vb) kullanılabilir. Gerekirse doz azaltılabilir ya da başka bir ilaca geçilebilir.

Başka ilaçlarla birlikte kullanılmasında bir sakınca var mı?

Şizofreni tedavisindeyken başka bir rahatsızlık nedeniyle ilaç kullanılması gerekebilir. Böyle durumlarda diğer rahatsızlığın türü ve tedavisiyle halihazırda kullanılan antipsikotiklerin etkileşimi konusunda ayrıntılı bilgi almak için tedavileri düzenleyen hekim ya da hekimlerle görüş alışverişinde bulunmakta yarar vardır.

Hamile iken kullanılabilir mi?

Hamileliğin özellikle ilk üç ayı süresince çok zorunlu kalınmadıkça ilaç kullanılmamalıdır.

Yaşlılarda nasıl kullanılmalı?

Yaşlılarda kalp-dolaşım ve sindirim sistemi üzerine yan etkileri az olan ilaçlar düşük dozlarda kullanmak daha uygundur.

Tedavideki en etkili ilaç hangisidir?

Şizofrenide kullanılan ilaçlar çoğunlukla benzer etki mekanizmalarına sahiptir. Dolayısıyla şimdilik 'en etkili' tek bir ilaçtan söz etmek mümkün değildir. ilaçların aralarındaki farklılıklar daha çok yol açtıkları yan etkilere ilişkindir Ancak eskiden sadece varsanı ve hezeyanlarda etkili ilaçlar mevcutken, giderek diğer yakınmalar üzerinde de etkili ve yan etkileri daha az olan ilaçlar kullanıma girmektedir.

Şizofrenide 'şok tedavisi' kullanılıyor mu?

Halk arasında 'şok tedavisi' diye bilinen elektro konvülsif terapi (EKT), düşük doz elektrik akımı ile hastaya bir tür sara nöbeti oluşturmaktan ibarettir. Bu tedavinin yan etkileri, adının ve çağrışımının ürkütücülüğüne karşın oldukça azdır. EKT, Şizofrenide ilk etapta düşünülen ya da her durumda uygulanan tedavi değildir.

İlaç kullanmak dışında yapılabilecek şeyler nelerdir?

Şizofreni kalıtımsal yatkınlığı olan kişilerde ağır dışsal zorlanmalar, sorun çözme yeteneklerinin yetersizliği ve toplumsal destek sistemlerinin zayıflığı gibi ek koşulların biraraya gelmesi sonucunda ortaya çıkar ya da tekrarlar. Bu nedenle;

- Belirtilerin ortadan kaldırılması için ilaç kullanmak,

- Zorlanmaların sıkıntısını gidermek için çevresel düzenlemeler yapmak,

- Toplumsal destek sistemlerini güçlendirmek için aile ve grup terapilerine, kendine yardım gruplarına katılımlarını sağlamak,

- Toplumsal becerilerini ve sorun çözme yeteneklerini artırmak için eğitmek, destekleyici psikoterapi yöntemlerinden istifade etmek gerekli olabilir.

Türkiye'de bulunan antipsikotikler

Ticari ismi mg
Largactil 25-100
Prolixin (depo amp.)
Moditen [tab) 5
Stilizan (tab) 2
Norodol (tab) 5-10-20
Norodol [damla) 1 mg/20 damla
Norodol [amp.) 5
Melleril (drjJ 25-100
Mellerettes 10
Nörofren (tab) 2
Sülpir 50
Dogmatil 200
Leponex 25-100
Clopixol (tab)(damla) 2-10-25
(depo amp)
(accuphase amp)
Fluanxol (tab) 3
(depo amp)
Zyprexa [tab) 5, 10
Risperdal (tab) 1, 2, 3, 4

ŞİZOFRENİNİN SEBEBİ NEDİR?

Şizofreninin bilinen tek bir nedeni yoktur. Kalp hastalığı gibi birçok hastalık, genetik, davranışsal ve başka faktörlerin karşılıklı etkileşiminin sonucudur; ve şizofreni içinde böyle bir durum söz konusu olabilir. Bilim adamları şizofreninin ortaya çıkması için gerekli olan bütün faktörleri henüz anlamış değildirler ama modern biyomedikal araştırmanın bütün araçlar hastalığa neden olan genlerin, beyin gelişimindeki kritik anların ve diğer faktörlerin araştırılması için kullanılmaktadır.



Şizofreni Kalıtsal mıdır?


Bazı ailelerde şizofreni olgularının sık olduğu bilinmektedir. Yakın akrabasında şizofreni olan kişilerde bu hastalığın gelişme olasılığı daha fazladır. Anne veya babasında şizofreni olan bir çocukta şizofreni olasılığı yaklaşık yüzde 10’dur. Buna karşılık toplamdaki genel şizofreni riski yüzde 1’dir.

Şizofreniye yatkınlığı taşıyabilen genlerin saptanması için insan genomunun birçok bölgesi araştırılmaktadır. En güçlü kanıtlar 13 ve 6. kromozomlara götürmektedir. Şizofreni gelişimiyle ilgili spesifik genlerin saptanması, neyin yanlış gittiğine ve beyinde hastalığı oluşturan ve sürdüren şeyin ne olduğuna ilişkin önemli ipuçları sağlayacak ve daha iyi, yeni tedavilerin geliştirilmesine rehberlik edecektir.


Şizofreni Beyindeki Kimyasal Bir Defektle mi İlgilidir?


Beyin kimyası ve onun şizofreniyle bağlantısına ilişkin temel bilgiler hızla artmaktadır. Sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan maddeler olan nörotransmiterlerin şizofreni gelişimiyle ilgili olduğu düşünülmektedir. Özellikle dopamin ve serotoninle ilgili ciddi kanıtlar mevcuttur.



Şizofrenili kişilerde yapılan birçok çalışma, beynin yapısında (örneğin, beynin içindeki ventrikül adı verilen sıvı dolu boşluklarda genişleme ve belirli beyin bölgelerinde küçülme) veya fonksiyonunda (örneğin, belirli beyin bölgelerinde metabolik aktivitede azalma) anormallikler olduğunu bulmuştur. Bu anormalliklerin oldukça hafif olduğu ve bütün şizofrenili kişiler için karakteristik olmadığı yada sadece bu hastalığı olan bireylerde görülmediği vurgulanmalıdır. Ölümden sonra beyin dokusunda yapılan mikroskopik çalışmalar da şizofrenili kişilerin beyin hücrelerinin dağılımında veya sayısında ki değişimlerin kişi hastalanmadan önce mevcut olduğu ve şizofrenin kısmen beyin gelişimindeki bir bozukluk olduğu düşünülmektedir.

ŞİZOFRENİ-ICD10

ICD-10’da şizofreni şöyle anlatılır;
“Şizofrenik bozukluklar sıklıkla düşünce ve algı alanlarında bozulmayla gider. Duygulanımda uygunsuzluk veya küntleşme vardır. Zaman içinde belli bilişsel bozukluklar ortaya çıksa bile bilinç açıktır ve zihinsel yetiler bozulmamıştır. Bu rahatsızlıkta, kişiye bireysellik, herkesten ayrı tek bir kişi olma ve kendini yönlendirme duygularını kazandıran temel işlevler bozulur. En içsel düşünce, duygu ve davranışların başkaları tarafından bilindiği veya paylaşıldığı düşünülür. Açıklayıcı sanrılar gelişerek doğa veya doğaüstü güçlerin devreye girdiği, hastanın düşünce ve eylemlerini acayip biçimlerde etkilediği sanılır. Birey kendini herşeyin odağı olarak görür. Özellikle işitme varsanıları türünden varsanılar sık görülür ve bunlar hastanın düşünce ve davranışlarını yorumlayan içerik taşıyabilirler.



Algı bozukluğu başka biçimlerde de ortaya çıkabilir. Örneğin, renk ve sesler beklenenden daha canlı algılanabilir. Şaşkınlık sık görülür ve birey giderek günlük olayların kendisi için genellikle kötü amaçlı bir anlam taşıdığını düşünmeye başlar. Tipik şizofrenik düşüncede, normal düşüncede silik kalan ilgisiz ve çevresel ayrıntılar ön plana çıkarak, o durumla ilgili ve uygun olan düşüncenin yerine geçer. Böylece düşünce belirsiz, kesik kesik ve kapalı bir biçim alır; düşüncenin konuşma ile anlatımı bazen anlaşılmaz hale gelir. Düşünce akımında kopma, başka düşüncelerin girmesi ve düşüncelerin sanki dış güçler tarafından çekiliyor gibi olması sık görülür.



Duygudurumda sığlık, değişkenlik ve uygunsuzluk olur. Ambivalans ve istenç bozukluğu uyuşukluk, negativizm veya stupora yol açar. Katatoni görülebilir.

Başlangıç davranışta ağır bozuklukla birlikte akut olabildiği gibi, tuhaf düşünceler ve iletişim bozukluğunun giderek artması biçiminde sinsi de olabilir. Hastalığın gidişi büyük farklılıklar gösterir ve her zaman süreğenleşmeye ve yıkıma yol açmaz. Olguların bir bölümünde düzelme tam veya tama yakın olabilir, hasta iyileşebilir. Her iki cinste yaklaşık eşit oranda görülür, kadınlarda başlangıç daha geçtir.



Kesin tanı koydurucu belirtiler olmamakla birlikte, pratik amaçlarla, yukarıdaki belirtileri, sıklıkla birlikte görüldükleri ve tanı için özel önemleri nedeni ile aşağıdaki gruplara ayırmak yararlıdır:

a) düşünce yankılanması, yayılması, düşünce sokulması veya çekilmesi;

b) kontrol edilme, etkilenme veya edilgenlik sanrıları (beden hareketlerini, özel düşünceleri, eylemleri veya duyuları etkileyen); sanrılı algılama;

c) hastanın davranışlarını yorumlayan veya kendi aralarında hastayı tartışan işitme varsanıları veya bedeninin belli bölgesinden gelen sesler;

d) tümü ile olanak dışı, kültüre uygun olmayan, süreklilik gösteren başka sanrılar.

e) inatçı varsanılar; bunlar duygulanımla uyum göstermeyen, gelip geçici veya yarı sistemli sanrılarla olmalı veya aşırı değer kazanmış fikirlerle birlikte olmalı; veya haftalarca kesintisiz olarak bulunmalıdır;

f) düşünce akımında kopma ve başka düşünce sokulmaları, bunun sonucu oluşan

çağrışımlarda dağınıklık (incoherence), uygunsuz konuşma veya neolojizm;

g) katatonik davranış; eksitasyon, bedeni belli bir pozisyonda tutma, balmumu esnekliği, negativizm, mutizm ve stupor;

h) negatif belirtiler; belirgin apati, konuşma azlığı, duygusal tepkilerde küntleşme veya uygunsuzluk gibi; bu belirtiler genellikle sosyal çekilme ve sosyal performansın düşmesine yol açar; bu belirtilerin depresyona veya nöroleptik tedavisine bağlı olmadığının bilinmesi gerekir;

i) kişiliğin bazı yönleri ile ilişkili belirgin ve sürekli nitelik değişiklikleri; ilgi yitimi, amaçsızlık, tembellik, kendi kendisiyle uğraşma ve sosyal çekilme biçiminde ortaya çıkabilir.



Şizofreni tanısı için yukarıdaki a,b,c,d gruplarındaki belirtilerden en az birisinin açıkça bulunması, eğer belirtiler çok açık değilse bunlardan en az ikisinin bulunması veya e,f,g,h gruplarındaki belirtilerden en az ikisinin bulunması ve bunların en az bir ay veya daha uzun süre zamanın büyük kısmında sürmesi gereklidir. “

Gidiş: Şizofrenik bozuklukların gidişi aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir.
Ø Nöbetlerle gidiş, ilerleyici yıkım

Ø Nöbetlerle gidiş, değişmeyen yıkım

Ø Nöbetlerle gidiş, düzelme dönemleri olan

Ø Sürekli

Ø Tam olmayan düzelme

Ø Tam düzelme

Ø Başka

Ø Gözlem süresi bir yıldan az

ŞİZOFRENİYLE İLGİLENEN DERNEKLER

Şizofreni Dayanışma ve Dostluk Derneği:
Mantıcı mah. Fevzi Çakmak cd. Park sk. Melek Sultan İş Merkezi No:2 Kat:2 D:28, Bursa
Tel: 224 2251064
Dernek; Pazartesi,Çarşamba ve Cuma günleri öğleden sonraları açıktır.


Şizofreni Gönüllüleri ve Dayanışma Derneği'nin sitesine ulaşmak için tıklayınız.

Şizofreni Dostları Derneği'nin sitesine ulaşmak için tıklayınız.

ŞİZOFRENİDE KARŞILAŞILAN SALDIRGANLIKLA BAŞ ETME

Saldırganlık psikiyatrik rahatsızlıklarda ve şizofrenide zaman zaman karşılaşılan ve bazen baş edilmesi güç bir durumdur. Saldırganlığın biyolojik ve yaşamsal sebepleri vardır ve bunlar sıklıkla iç içe geçmiştir. Bazı konulara dikkat edildiğinde engellenebilir ya da kişiye ve çevresine çok fazla yıkıcı etkisi görülmeden üstesinden gelinebilir. Saldırganlığın yoğunlaştığı kriz dönemlerinin başarıyla aşılması, bu dönemlerin ardından hasta ve çevresindekilerin sağlığı ve aralarındaki ilişkilerin niteliği açısından önemlidir.
Şizofreni hastalarının; belirtilerinin yoğunlaştığı dönemlerde, şizofreniyle birlikte uyuşturucu madde kullanımları varsa, hastaların daha önceden de saldırganlıkları olmuşsa, çevresel şartlar ve destek sistemleri iyi değilse, hastalar için baskı oluşturacak yeni yaşam olayları varsa, hastanın zarar vermede kullanabileceği araçlara (silah, bıçak gibi) ulaşımı çok kolaysa saldırganlık davranışları gösterme olasılıkları artar. Şizofrenlerdeki saldırganlıkta halüsinasyonların, hezeyanların ve depresyonun da rolü vardır.
Saldırganlığı önlemede hastanın yanındaki kişilerin bilgili olmaları ve nasıl davranacaklarını bilmeleri önemlidir. İlk dikkat edilmesi gereken nokta hastanın ve hasta yakınlarının güvenliğinin sağlanması ve korunmasıdır. Bunun sağlanması öncelikle hasta yakınlarının görevidir, çünkü hasta ağırlaştığı dönemlerde kendisinin ve çevresinin durumunu yeterince değerlendiremeyebilir. Hasta yakınları sakinleştirici bir ortam hazırlamalı ve iletişimi dikkatle sürdürmelidir. Ortamın tehlike yaratacak unsurlardan, kesici ve yaralayıcı aletlerden arındırılması gerekir. İletişim kurarken hasta yakınları neyi, neden yaptıklarını açık bir dille anlatmalı, bu sırada hastanın iyiliğini gözettiklerini ve iyi niyetli olduklarını sık sık tekrar etmelidirler. Sözel iletişimde ve davranışlarda hastada şüphe yaratılmamalıdırlar.
Yaşanan ortamda kurallar ne kadar net olursa hasta kendisini o kadar rahat hissedecektir. Davranışlar tehdit yaratmamalı, uzun süreli göz kontağından kaçınılmalı, ses tonuna dikkat edilmeli, açık bir dil kullanılmalı, hastayla aynı düzeyde durulmalı, hastayla aradaki mesafeye dikkat edilmeli, hastanın rahatsız olacağı hissediliyorsa ona dokunmaktan kaçınılmalıdır. Hasta yakınları iyi birer gözlemci olmalı ve hastanın neler yaptığını onu çok huzursuz etmeden takip etmelidir.
İkinci önemli husus hasta yakınlarının tedaviyi üstlenen doktorlarla ve sağlık merkezleriyle iyi bir iletişim içinde olmasıdır. Hastanın genel ilaç tedavisi yakından takip edilmeli ve saldırganlık gibi zor baş edilen durumlarda gerekirse ilaçlardan destek alınmalıdır. Düzenli bir ilaç tedavisi, şizofreni belirtileriyle birlikte saldırganlığı büyük oranda azaltır. Günümüzde saldırganlığın azaltılmasında kullanılabilecek birçok ilaç vardır. Bazen saldırganlığın ayaktan tedavisi güç olabilmektedir. Hastanın tedavisini üstlenen yataklı bir kurum varsa burasıyla bağlantıya geçilip gerekirse hastanın tedavisinin klinikte sürdürülmesi iyi olur. Eğer hastanın gerçekliği değerlendirme yetisi bozulmuşsa hasta yakınları hastayı ikna etmede ve sakinleştirmede çok zorluk çekebilirler. Böyle durumlarda da mutlaka hastaneye başvurulmalıdır.
Yukarıda anlatılanları özetlersek; öncelikle hasta yakınları saldırganlıkla baş etmede bilgili olmalı, ne yapabileceklerini önceden öğrenmelidirler. Saldırganlığın ve yaratacağı sorunların yaşanmaması için çevresel önlemler alınmalı ve dikkatli olunmalıdır. Olumsuz olayların ilişkileri bozması engellenmelidir. İlaç tedavisinin sürekliliği sağlanmalı, saldırganlık döneminde gerekirse bir psikiyatristle iletişime geçilmeli, o önerirse doz artırımına ya da ek ilaçlara başvurulmalıdır. Son çare olarak hastanın kliniğe yatırılabileceği de akıldan çıkarılmamalıdır.

Şizofrenik Bozukluk-I

KLİNİK BELİRTİLERŞizofreninin klinik belirti ve semptomlarında üç noktada birleşilmiştir. İlk olarak şizofreniye özgü patognomonik hiç bir bir belirti ve semptom yoktur. Şizofrenide görülen her belirti ve semptom diğer psikotik ve nörolojik bozukluklarda da görülebilir. Bu gözlem şizofreni tanısında temel belirti ve semptomları fikrine zıttır. Hastanın hikayesi tanı için esastır. Klinisyen yalnızca ruhsal durum muayenesiyle tanı koyamaz. İkincisi hastanın semptomları zamanla değişir. Örneğin hastanın aralıklı halüsinasyonları olabilir. Sosyal durumda performans değişebilir veya şizofreni seyri sırasında önemli mizaç değişiklikleri gelip geçebilir. Üçüncüsü klinisyen hastanın eğitim düzeyi, entellektüel beceresi, dini ve kültürel değerlerini göz önünde bulundurmalıdır.
BİRİNCİL BELİRTİLER ( Bleuler’e göre 4 A Belirtisi)a. Fikir Akışında (Assosiasyonda) bozukluk: Bleulere göre şizofreninin temel belirtilerinden biri çağrışımlardaki bozukluktur. Hastaların konuşmaları enkohere, garip, acaip, alışılmadık (bizar), mantıksal bağlantısı olmayan (illojik) ve karışık (kaotik) olabilir. Ayrıca tanjantialite, ayrıntıcılık, neolojizm, ekolali, kelime salatası, mutizm, fikir uçuşmaları, klang çağrışım görülebilir.b. Otizm (Autizm): Kişinin dış alemden çekilerek kendi iç alemine dönmesidir. Hastalar kendi iç alemlerinde gündüz rüyaları, fantaziler hezeyan ve halüsinasyonlarıyla uğraş içindedirler.c. Duygulanımda (Affektivitede ) Küntlük , uygunsuzluk ,anksiyete : Olaylara karşı veya heyecansal tepkilerde azalma veya tepkisizlik hali, apati küntlük veya endiferans olarak isimlendirilir. Gerçek duruma uymayan duygulanıma uygunsuz veya ahenksiz duygulanım adı verilir. Hezeyan ve halüsinasyonlar içindeki hastada panik atağa benzer ciddi anksiyete nöbetleri gözlenebilir.d. Ambivalans; Duygu, düşünce ,davranış ve arzularda ikilemlerin olması halidir. İKİNCİL BELİRTİLERa.Halüsinasyonlar: objesiz algılamadır. İşitme, görme, tatma, koklama, dokunma alanlarında görülür. Şizofrenide en çok işitsel tip halüsinasyonlar görülür. Bunlarda hastanın kendisiyle kavga eden tartışan, yönlendiren sesler şeklindedir. Diğer tip halüsinasyonlar daha nadirdir, organisite araştırılmalıdır.b.Hezeyanlar: Kişinin inandığı, gerçeğin yerini almış, gerçekle dğiştirilmesi mümkün olmayan fikirdir. Şizofrenide hezeyanlar özelliklerine göre garipacip alışılmadık (bizar), aynı zamanda da sistemsizdir. Bunların dışında persekütif, grandiyöz,somatik, mistik., etkilenme ve etkileme hezeyanları görülebilir.c. İllüzyon: nadiren görülebilir.Objenin yanlış algılanmasıdır. d. Suisid: .Şizofrenide % 50 hastada suisid teşebbüsü görülebilir. Bunların %10-15’ ölümle sonuçlanabilir.e. Homosid (Başkalarını öldürme) : Hastalar zaman zaman perseküte olduğu veya kötülük geleceği düşüncesi içinde olduğu kişileri öldürebilirler. Çok sık görülmezf. Referans fikirleri: Özellikle paranoid tip şizofreni hastalarında alınganlık ve kendisi hakkında konuşuluyor imaları sık görülür. Bu düşünce içinde çevreyi sorgulayıp tehdit bile edebilirler.g. Depersonalizasyon h. Negativiizmı. Ekolali, ekopraksi j. Mannerizm. Tekrarlanan mimik ve jestlerk. Stereotipi: Belirli hareket ve konuşmaların ısrarlı tekrarı DSM IV , Amerikan psikiyatri birliğinin (APA) şizofreni için tanısal kriterlerini içerir. (Tablo 1-2) TABLO 1-2 Şizofrenin Tanı Kriterleri ( DSM -IV )A. Karakteristik Semptomlar : Bir aylık bir dönem boyunca ( başarıyla tedavi edilmişse daha kısa bir süre), bu sürenin önemli bir kesiminde aşağıdakilerden en az ikisinin bulunması:(1) hezeyanlar (2) hallüsinasyonlar(3) dezorganize konuşma ( sıklıkla enkoherans veya konu dışı konuşmalar )(4) ileri derecede dezorganize ya da katatonik davranış(5) negatif semptomlar, yani affektif donukluk ( tekdüzelik ), aloji ( konuşamazlık ) ya da avolisyonNOT : Hezeyanlar bizar ise ya da hallüsinasyonlar kişinin davranış ya da düşünceleri üzerine sürekli yorum yapmakta olan konuşmalarsa tanı için bir semptom yeterlidir.B. Sosyal veya Mesleki İşlev Bozukluğu: İş yaşantısında, kişilerarası ilişkilerde, kendine bakım gibi alanlarda önemli bozulmaların olması.C. Süre: Aktif bozukluk belirtilerinin en az 6 ay süreyle devam etmesi, ancak iyi tedavi edilmişse bu süre bir ay veya daha az olabilir.D. Şizoaffektif Bozukluğun ve Duygudurum Bozukluğunun Dışlanması: Şizoaffektif Bozukluk ve Psikotik Özellikler Gösteren Duygudurum Bozukluğu dışlanmıştır, çünkü ya (1) aktif - evre semptomları ile birlikte aynı zamanda Majör Depresif, Manik ya da Mikst Epizodlar ortaya çıkmamıştır ya da (2) aktif - evre semptomları sırasında duygudurum epizodları ortaya çıkmışsa bile bunların toplam süresi aktif ve rezidüel dönemlerin süresine göre daha kısa olmuştur.E. Madde Kullanımının / Genel Tıbbi Durumun Dışlanması : Bu bozukluk bir maddenin ( örn. Kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç ) doğrudan fizyolojik etkilerine ya da genel tıbbi bir duruma bağlı olarak ortaya çıkmamıştır.F. Bir Yaygın Gelişimsel Bozuklukla olan İlişkisi: Otistik Bozukluk ya da diğer bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk öyküsü varsa, ancak en az bir ay süreyle ( başarıyla tedavi edilmişse daha kısa bir süre ) belirgin hezeyan ya da hallüsinasyonlar da varsa Şizofreni ek tanısı konabilir. DSM IV tanı kriterlerine göre şizofreni tanısı için hezeyan ve halüsinasyonları varlığı gerekli değildir. Hastada saptanan bozukluğun 3’ ten 5’e kadar listelenen semptomlardan ikisinin varlığında şizofreni tanısı konulabilir. Hastalığın aktif fazda olmamasına ve deteriorasyonun olmamasına rağmen işlevselliğin bozulması B kiterleri için gereklidir. DSM IV’e göre şizofreni semptomlarının en az altı ay sürmesi, ayrıca şizoaffektif bozukluk mizaç bozuklukları olmaması gereklidir. Alt Tipler
DSM IV’ e göre şizofreni paranoid, desorganize, katatonik, ayırt edilmeyen ve residüel tip olarak beş alt gruba ayrılmıştır. (Tablo 1-3)Paranoid Tip
En sın görülen şizofreni alt tipidir. Şizofreninin paranoid tipinde hezeyan ve halüsinasyonlar belirgindir. Halüsinasyonlar daha çok işitseldir. Hezeyanlarla aşırı uğraş vardır. Desorganize veya katatonik tipleri düşündüren spesifik belirtiler görülmez. Klasik olarak şizofrenik bozukluk paranoid tipte temel olarak perseküsyon ve grandiöz hezeyanlar görülür. İlk epizotlar katatonik ve desorganize şizofrenlere göre daha ileri yaşlarda görülür.
İlk atak 20’li yaşların sonları veya 30’ lu yaşlarda başlar .Paranoid hastaların EGO güçleri diğer tiplere göre daha iyidir. Diğer tiplere oranla daha az regresyon ve deteriorasyon gösterirler. Paranoid şizofrenili hastalar tipik olarak gergin, şüpheci , temkinli, çekingen bazan hostil ve agressiftirler.Sosyal ortamlarda kendilerini saklayabilirler.(Tablo I-3) Desorganize Tip (Hebefrenik Tip)
Bu tipin temel özellikleri dağınık konuşma ve davranış, yetersiz ve künt duygulanımdır. Regresyon belirgindir. Başlangıç 25 yaştan öncedir.
Hasta ileri derecede hareketli ve amaçsızdır. Gerçekle bağlantısı ileri derecede zayıflamıştır. Dış görünüşleri oldukça kötü, davranışları ileri derecede gariptir. Nedensiz gülme patlamaları olabilir. Düşünce dağınık konuşma amaçsız ve tutarsızdır. Mannerizm, grimas, stereotipik konuşma ve davranışlar görülür .Hezeyan ve halüsinasyonlar fazla belirgin değildir. Zayıf premorbit kişilik özellikleri gösterirler. Sinsi başlangıçlı olup, anlamlı remisyonlar da görülmez. (Tablo 1-3) Katatonik Tip
Psikomotor bozukluk, stupor, negativizm, rijidite, katatonik eksitasyon katatonik postür bu tipin temel özellikleridir.
Katatonik eksitasyon ve stüpör arasında hızlı değişmeler görülür. Stereotipi, mannerism balmumu arazı eşlik eden belitilerdir. Mutizm yaygındır. Katatonik hastanın ne yapacağı kestirilemediğinden kendisine ve çevresine zarar vermesine engel olunmalıdır. Katatonik şizofreni önceleri daha sık görülürken şimdi çok nadir görülmektedir. Prognozu iyidir. (Tablo 1-3)
Ayırt edilmeyenTip
Kolayca şizofreni tanısı konulan, ancak diğer tiplere benzemeyen bir tablodur. Bazı akut ve eksite şizofrenik hastalarla kronik hastalar bu grupta değerlendirirlebilir. Residüel Tip
Akut bir şizofreni epizodundan sonra kalıntı belirtilerle seyreden tabloya residüel tip şizofreni denilmektedir.(Tablo 1-3) Pozitif ve Negatif Semptomlar
1980 de T.J.CROW pozitif ve negatif semptomların varlığına göre Tip I ve Tip II şizofreni ayırımını yapmıştır. Bu sınıflama DSM IV klasifikasyonunun bir parçası olarak kabul edilmemesine rağmen piskiyatri araştırmalarında etkili bulunmuştur. Pozitif semptomlar hezeyan ve halüsinasyonları kapsar. Negatif semptomlar affektif küntlük, konuşmanın azalması ,fikir fakirliği, blokaj, motivasyon eksikliği, zayıf öz bakım, anhedoni ve sosyal içe çekilmeyi kapsar. Tip I hastalar pozitif semptomlarla seyreden, beyin tomografisinde patolojinin saptanmadığı, tedaviye cevabın daha iyi olduğu bir tiptir. Tip II hastalar negatif semptomlarla seyreden, beyinde yapısal anormalliklerin olduğu, tedaviye cevabı zayıf olan bir tipdir. Üçüncü bir kategori yakın zamanlarda eklenen desorganize tiptir. Desorganize konuşma, desorganize davranış, kognitif defektlerle, dikkat eksikliğinin olduğu bir tabloyu içerir. Diğer Alt tipler
Geç Başlangıçlı Şizofreni, genellikle 45 yaş sonrası başlayan şizofreni için kullanılır. Çocukluk çağında başlayan şizofreni ise DSM IV’e göre çocukluk çağı şizofrenisi olarak isimlendirilir. Süreç şizofreni özellikle gittikçe bozulan, deteriorasyona giden şizofreni için kullanılmaktadır.
Akut Delüzyonel Psikoz (Bouffee Delirante): DSM IV’ göre şizofreniform bozuklukla eş anlamlıdır. Fansızların kullandığı üç aydan kısa süren şizofreni için kullanılmaktadır. Fransız klinisyenler bu tanıyı alan hastaların % 40’ ının daha sonra şizofreni geliştirdiklerini ileri sürmüşlerdir.
Oneroid: Oneroid durum hastanın şaşkınlık ve yönelim bozukluğunun belirgin olduğu rüya benzeri bir tablo olarak tanımlanmaktadır. Oneroid şizofreni ise özellikle halüsinatuvar yaşantıyla dış dünyanın algılanmadığı bir durum için tanımlanmaktadır.
Parafreni: Paranoid şizofreni ile eş anlamlı kullanılmaktadır. Bazanda progresyon gösteren kötü seyirli, sistemli hezeyanlarla seyreden bir bozukluk içinde kullanılmaktadır.
Psödonörotik: Başlangıçta anksiyete, fobi, obsesyon, kompulsiyon gibi belirti gösteren hastalar sonradan nadiren düşünce bozukluğu ve psikoz belirtileri gösterebilirler.
Basit Şizofreni: Sık görülmeyen bir tiptir. Garip davranışlar belirgindir. Toplumsal ilişkiler ileri derecede azdır. İşlevsellikte bozulma görülür. Hezeyan ve halüsinasyonlar görülmez. Psikotik belirtiler belirgin değildir. Residüel tipin aksine başlangıçta psikotik atakta yoktur.
Tablo 1-3 DSM- IV Şizofreni alt tip tanı kriterleri
Paranoid TipAşağıdaki tanı ölçütlerinin karşılaştığı Şizofreni tipi:
A. Bir ya da birden fazla hezeyan ya da sıklıkla işitme hallüsinasyonlarının olmasıB. Şunlardan hiçbirinin bulunmaması: Dezorganize konuşma, dezorganize ya da katatonik davranış, donuk ya da uygunsuz affekt.
Dezorganize TipAşağıdaki tanı ölçütlerinin karşılandığı Şizofreni tipi :
A. Aşağıdakilerin hepsi belirgindir.1. dezorganize konuşma2. dezorganize davranış3. donuk ya da uygunsuz affektB. Katatonik tip için tanı ölçütlerinin karşılamamaktadır.
Katatonik Tip Aşağıdakilerden en az ikisinin klinik görünüme egemen olduğu Şizofreni tipi:
1. kataleps (balmumu esnekliği de içinde olmak üzere) ya da stupor ile belirlendiği üzere motor hareketsizlik2. aşırı motor aktivite (açıkça amaçsız ve dış uyaranlardan etkilenmeyen)3. aşırı negativizm (hareket ettirmeye yönelik tüm yönermelere açıkça amaçsız bir direnç gösterme ya da hareket ettirmeye yönelik girişimler karşı rijid (katı) postürü (sürdürme) ya da mutizm4. postür alma (istemli olarak uygunsuz ya da bizar postürler alma), basmakalıp hareketler, belirgin mnnerizmler ya da belirgin grimasın olması ile belirlendiği üzere istemli davranışlarda acayipliklerin olması5. ekolali ya da ekopraksi Ayırt EdilmeyenTip
A Tanı Ölçütünün karşılandığı semptomların olduğu Şizofreni tipi, ancak bu tanı ölçütleri Paranoid, Dezorganize ya da Katatonik Tipn tanı ölçütlerin karşılamamaktadır.
Rezidüel TipAşağıdaki tanı ölçütlerinin karşılandığı Şizofreni tipi :
A. Belirgin hezeyanlar, hallüsinasyonlar, dezorganize konuşma ve ileri derecede dezorganize ya da katatonik davranışın olmaması.B. Negatif semptomların ya da A Tanı Ölçütünde sıralanan iki ya da daha fazla semptomun daha hafif biçiminin (örn. acayip inanışlar, olağandışı algısal yaşantılar) varlığı ile belirlendiği üzere bu bozukluğun sürdüğüne ilişkin kanıtlar vardır.
ICD 10
ICD 10 Şizotipal bozukluğu şizofrenik bozukluktan ayırmıştır. Ancak her iki bozukluğunda muhtemelen genetik ilişkisi ileri sürülmektedir. Ayrıca delüzyonel bozukluğun şizofreniden farklı bir hastalık olduğunu, şizofreniyle ilişkisi olmadığını belirtmiştir. ICD 10’a göre şizofreni tanısı için 9 semptom önemlidir.
1. Düşünce yankılanması , sokulması, çekilmesi, yayınlanması
2. Kontrol edilme, etkilenme ve pasivite hezeyanları
3. Halüsinatuvar sesler
4. Kültürel olarak uygunsuz ve olanaksız süreklilik gösteren hezeyanlar
5. Israrlı halüsinasyonlar
6. Düşüncede kopukluklar veya düşünce sokulması
7. Katatonik Davranış
8. Sosyal içe çekilme ve zayıf sosyal performansla sonuçlanan negatif semptomlar
9. Tüm davranışlarda değişme
DSM IV’ ün aksine ICD 10 tanı için 1’den 4’ekadar olanlardan en az birinin belirgin olduğu veya ikisinin daha az belirgin olduğu veya 5’ten 8’e kadar olana semptomlardan en az ikisinin bir ay veya daha uzun süredir varlığını gerekli kılar. Bir aydan daha kısa süren için benzer durumlar şizofreni benzeri bozukluklar olarak isimlendirilir. Şizofreni tanısı koymak için altı aylık süre ikisinde de geçerlidir.
Diğer Tanısal Kriterler
Bir çok klinisyen şizofreninin temel özelliklerini tanımlamak için kendi kriterlerini oluşturmuştur.Bir çoğu halen kullanılmaktadır. Bunlar içinide ençok kullanılan şimdiki durum muayenesidir.
Premorbit Semptomlar
Tanı koymada; hastalık öncesi prodromal fazda, Prepsikotik kişilik veya Premorbit kişilik önemlidir. Hastalık öncesi, bu kişiler, şizoid veya şizotipal kişilik özellikleri gösteren ileri derecede pasif, az arkadaşı olan, gündüz rüyaları olan, introvert yapıda insanlardır. Pre- şizofrenik ergen, yakın arkadaş ilişkisi içinde olmayan, spor yarışlarından kaçınan, moral ve sosyal aktivitelerin dışında olan kişilerdir. Müzik dinlemek televizyon seyretmek en büyük uğraşılarıdır. Hastalık yavaş yavaş gelişebilir. Kişiler önceleri, baş ağrısı, sırt ve adale ağrıları, sindirim sistemi problemleri gibi somatik semptomlardan yakınırlar. Hastalık başlangıçta malingering veya somatizasyon bozukluğu sanılabilir. Çevredekiler, uğraşılardan, sosyal ve kişisel aktivitelerdeki çekilmeyi gözleyebilirler. Bu durumlarda anksiyete anlaşılmaz. Abstre düşünceler filozofik ve dini düşünceler görülebilir. DSM’lerde prodromal belirtiler arasında, anormal affekt, alışılmamış konuşma, bizarre düşünceler, ilgi kaybı ( okul, iş, çevreye ), acaip algı ve deneyimlerden bahsedilmektedir.
Ayırıcı Tanı
İkincil Psikotik Bozukluklar
Psikoz ve katatoni semptomları yapan tıbbi durumlar ve maddeler vardır.
Tablo 1-4 Şizofreni Benzeri Semptomların Ayırıcı TanısıTıbbi Nörolojikİlaçların Oluşturduğu amfetamin, halüsinojenler, belladon alkaloidleri, alkol halüsinozisi, barbiturat yoksunluğu, kokain, fensilidin (PCP) Epilepsi özellikle temporal lob epilepsisi tümörler, serebro vasküler hastalıklar ve travma özellikle frontal veya limbik
Diğer DurumlarAİDSAkut intermittant porfirya B12 yoksunluğuKarbon monoksit zehirlenmesiSerebral lipoidozisCreutzfeldt-Jakop hastalığıFabry’s hastalığı Ağır Metal zehirlenmesiHerpes ensefalitiHuntington hastalığı NörosifilizNormal basınçlı hidrosefaliPellagra Sistemik lupus eritomatozisWernicke –Korsakoff sendromuVilson hastalığı Psikiyatrik Atipik Psikozlar Otistik BozuklukKısa psikotik BozuklukDelüzyonel BozuklukFaktitius bozukluk (Psikolojik belirti ve semptomların belirgin olduğu)MalingerinNormal AdölosanDuygu durum bozukluklarıObsessif - kompulsif bozuklukKişilik bozuklukları ( Şizotipal, şizoid, borderline, paranoid)Şizoaffektif bozukluk Şizofreni
Şizofreniform bozukluk


Böyle psikoz ve katatonilerde en uygun tanı genel medikal duruma bağlı psikotik bozukluk veya ilaçların oluşturduğu psikotik bozukluktur. Bazı nöropsikiyatrik ve tıbbi durumların psikiyatrik belirtileri hastalığın seyrinden önce ortaya çıkabilir. Sıklıkla diğer semptomlardan önce gelişir. Fizik semptomların olmadığı zamanlarda da klinisyen ayırıcı tanıda pek çok nöropsikiyatrik ve tıbbi durumu göz önünde bulundurmalıdır. Nörolojik bozukluklu hastaların genellikle hastalıklarına içgörüleri daha fazladır. Şizofrenik hastalara göre semptomlarından dolayı daha fazla sıkıntılıdır.
Malingerin ve yapay bozukluk şizofreni semptomları gösteren fakat gerçekte hasta olmayan kişide malingerin veya yapay bozukluk düşünülebilir. Temaruz tüm psikiyatri kliniklerinde görülebilir. Akıl hastası gibi görünme yasal veya ikincil kazanç sağlamaya yönelik nedenlerden kaynaklanabilir.
Diğer Psikotik Bozukluklar
Şizofrenin psikotik semptomları şizofreniform bozukluk, kısa psikotik bozukluk, şizoaffektif bozukluk delüzyonel bozukluk ve duygu durum bozukluklarda da görülebilir.
Şizofreniform bozukluk şizofreniye benzer bulgularla seyreden, altı aydan kısa süren bir bozukluktur. Şizofreniden farklı olarak toplumsal ve mesleki işlevsellikte bozulma görülmeyebilir. Yaşam boyu prevalansı % 0.2 , bir yıllık prevalansı % 0.1 civarındadır.
Kısa Psikotik Bozukluk, şizofreniye benzer bulgularla seyreden , bir aydan daha kısa süren bir bozukluktur. Belirgin kabul edilebilir bir stresle başlamışsa stressörlü, stres olmadan başlamışsa stressörsüz ve post partum başlangıçlı olabilir. Prevalansı bilinmememekle beraber sık olarak görülmemektedir.
Şizoaffektif Bozukluk, şizofreniye benzer bulgularla birlikte eş zamanlı olarak major depressif epizod, manik veya mikst epizodun olması durumudur. Major depressif epizodun süresi en az iki hafta, manik veya mikst epizodun süresi en az bir hafta olmalıdır. Şizofreninin karakteristik semptomlarının süresininde en az bir ay olması gerekliliği vardır. Şizoaffektif bozukluğunun iki alt tipi vardır. Manik veya mikst epizotla seyrediyorsa bipolar tip, sadece major depdessif epizotlarle seyrediyorsa depressif tip adı verilmelidir. Prevalansı şizofreniden daha düşüktür. Prognozu şizofreniden daha iyi, duygudurum bozukluklarından daha kötüdür.
Sanrısal bozukluk veya paronoid bozukluk, genellikle 35 - 40 yaşlarında başlayan sistemli, non bizar hezayanlarla seyreden bir bozukluktur. Bu bozuklukta birden çok bizar olmayan hezeyanlar görülebilir. Erotomanik, Grandiöz, kıskançlık, persekütör, somatik, mikst ve ayrışmamış tip olarak yedi alt tipi vardır.
Prevalansı % 0.03 dolayında olduğu sanılmaktadır.
Duygu durum bozukluklar, manik ve depressif nöbetlerle seyreden ara dönemlerin sağlıklı olduğu bozukluklardır. Manik nöbet, paranoid tip ve desorganize tip şizofreni ile depressif nöbet, katotonik ve rezidüel tip şizofreni ile karışabilir. Ayrıcı tanıda, premorbit kişilik özellikleri, hastalığın seyri dikkate alınmalıdır
Hastalığın Seyri ve Prognozu
Hastalık genellikle prodromal semptomlarla başlar. Başlangıcı akut veya yavaş gelişen semptomlarla olur. Hastalığın başlangıçı genellikle adölösan dönemdedir. Hastalıkta presipite edici faktörler; evden ayrılma, hallüsinojik ilaç kullanımı, yakın birinin ölümü, askerlik olabilir. Prodromal semptomlar daha önceleri bulunabilir. Hastalığın gidişi, eksaserbasyonlar ve kısmi remisyonlar şeklindedir. Deteriorasyon ortalama 5 yıl sonra görülebilir. Pozitif semptomlar erken dönemlerde görülür. Pozitif semptomlar zamanla azalabilir, fakat sosyal yoksunluklar negatif semptomları artırabilir.
Prognoz : Şizofreni hızlı bir şekilde deteriorasyona uğramaz. İyi ve kötü prognozda çeşitli faktörler rol oynar. (Tablo 1-5)
DSM - IV hastalık seyrini aşağıda şekilde göstermiştir.a. Nöbetlerle seyreden, nöbetler arası residüel semptomlu,b. Belirgin negatif semptomlu,c. Nöbetlerle seyreden, nöbetler arası residüel semptom yok,d. Sürekli ( Başladığı gibi devam eden )e. Tek nöbet kısmı remisyonf. Tek nöbet tam remisyong. Diğer - ayrışmamış.Tablo 1- 5 Şizofreni Prognozunu Etkileyen Faktörler
İYİ PROGNOZ KÖTÜ PROGNOZ
• Geç başlangıç • Erken başlangıç• Belirgin presipitan faktör • Presipitan faktör olmayışı• Akut başlangıç • Sinsi başlangıç• Çalışma, seksüel ve sosyal • Çalışma, seksüel ve sosyal ilişkilerde ilişkilerde iyi premorbit zayıf premorbit özellik özellikler • Çekilme, ototistik davranışlar• Affektif semptomlar (özellikle • Ayırt edilmeyen ve dezorganize tipler depresyon) Boşanmışlık, bekarlık, dulluk• Paranoid katatonik tipler • Aile hikayesinde şizofreni• Evlilik • Zayıf desteklenme• Aile hikayesinde mizaç bozukluğu • Kronik gidiş• İyi desteklenen sistem • Negatif semptomlar• Uzun remisyonlarla gidiş • Nörolojik belirti ve semptomlar• Pozitif semptomlar • Perinatal travma
Literatürde iyileşme oranı % 10 - 60 arasındadır. Kabul edilebilirlilik % 20 - 30 oranındadır. Hastaların yaklaşık % 20 - 30’u orta dereceli şizofrenik semptomlarla devam eder % 40 - 60 anlamlı bir şekilde bozuklukla devam eder.
KLİNİK TEDAVİLER
Şizofrenide Klinisyenin şizofreninin nedenine bakmaksızın her kişi için bireysel, ailevi ve psikososyal profil dikkatle araştırılmalıdır. Her hastayı ayrı değerlendirilmeli, kişinin nasıl hastalandığı , nelerin hastalıkta etken olduğunu, tedavide nasıl bir yol izeleneceğini her hastaya göre düşünmelidir. Ayrıca kompleks bir hastalık olan şizofreni tedavisinde çok yönlü bir yaklaşım içinde olunmalıdır.
Hastaneye Yatırma tanı amacıyla, stabilizasyonu sağlamak amacıyla, Suisid ve homoside karşı hastayı korumak amacıyla, desorganize tip gibi yetersizlik içinde olanları beslemek, giydirmek gibi basit ihtiyaçların karşılanması için yapılmalıdır.Hastaneye yatırmadaki amaç, hastayı desteklemek, etkili iletişimi kurmaktır. Hastaneye yatırma hastalık stresini azaltır. Günlük aktivitelerine dönmesine yardım eder. Araştırmalar kısa yatmanın uzun yatma kadar etkili olduğunu göstermiştir.
Biyolojik TerapilerAntipsikotikler1950’li yılların başında tedviye giren antipsikotik ilaçlar şizofreni tedavisini tamamen değiştirmiştir. Bugün için antipsikotikler iki sınıf içinde değerledirilmektedir. Dopamin reseptör antagonistleri (chlorpromazine, haloperidol, sülpiride vb.) ve serotonin- dopamin antagonistleri (Risperidone, Clozaril , vb.)İlaç Seçimi Dopamin reseptör antagonisti klasik antipsikotikler özellikle pozitif semptomların olduğu şizofreni tedavisinde etkilidirler. Ancak iyileştirme oranları düşüktür, tedavide ciddi yan etkileri vardır. Genel olarak akatizi, tremor rijidite gibi parkinsoniyen yan etkilerle, daha nadir olarakta tardif diskinezi, nöroleptik malign sendrom gibi ciddi yan etkilere yol açarlar.Atipik antipsikotikler olarak isimlendirilen Seretonin–Dopamin anagonistleri şizofrenide dopamin reseptör antagonistlerine göre daha etkili görünmektedirler. Şizofreninin pozitif semptomlarında en az haloperidol kadar etkili olurken, negatif semptomlar üzerinde etkileri daha iyidir. Ekstrapramidal semptomlara yol açmazlar. Şizofreni tedavisinde ilk seçenek ilaçlar olarak yerini almaya başlamışlardır.Risperidon, hafif yan etki profiline sahip etkili bir antipsikotiktir. Seretonin–dopamin antagonistlerinin en yaygın kullanılanıdır.Yaygın kullanılan dozlarda ekstrapramidal semptomlara yol açmaz. Sedasyon ve antikolinerjik yan etkileri azdır. Prolaktin seviyelerinde artışa neden olması önemli yan etkilerinden birisidir. Tedaviye dirençli hastalarda , ağır ve orta hastalarda ilk seçenek ilaç gibi görünmektedir.Clozapine, ciddi hastalarda en etkili serotonin–dopamin antagonisti bir ilaçtır. % 1-2 oranında agranülositoza yol açması önemli yan etkisidir. Ayrıca yüksek dozlarda epilepsiye yol açabilir. Doz azaltılması veya antiepileptik ilaçlarla bu yan etki giderilebilir. Antikolinerjik yan etkileri de vardır. Tedaviye dirençli hastalarda ve tardif diskinezi tedavisinde oldukça yararlıdır.Olanzapine, şizofreni tedavisinde etkili bir ilaçtır. Ekstrapramidal yan etki yapmamaktadır. Prolaktin düzeyinde artışa neden olmaması önemli bir avantajıdır. Sedasyona neden olması, kilo alımı, ortostatik hipotansiyon ve konstipasyona yol açması önemli yan etkilerdir. Olanzepin de ilk seçenek ilaçlardandır. Diğer serotonin–dopamin antagonisti ilaçlara yanıt vermeyen hastalarda yararlı sonuçlar verdiği bildirilmiştir.Yaygın olarak kullanılmaktadır. Ketiyapin, ekstrapiramidal semptomlara yol açmayan , etkili antipsikotik bir ilaçtır. Sedasyon, taşikardi, kilo alımı ve ajitasyona neden olması yan etkileridir. Ortostatik hipotansiyona ve senkopa neden olmaması için tedaviye az dozlarda başlanmalı ve dört gün içinde etkin doza ulaşılmalıdır.Sertindole, Çoğunlukla geçici yan etkilere sahip etkili bir ajandır. Ortostatik hipotansiyon riski nedeniyle yavaş yavaş artırılmadır. Sinusual taşikardi, nasal konjesyon ve ejekülasyon volümünde azalmaya neden olabilir. Antikolinerjik yan etkiye neden olmaz. Kilo alımı yapabilir. Yarılanma ömrü üç gündür. Uzun süreli kullanıma ilişkin veriler yoktur.Ziprasidone, şizofreni tedavisinde etkili ilaçlardan birisidir. Seretonin ve norepinefrin geri alımı blokajı nedeniyle affektif semptomlu hastalara ve 5 HT1A reseptör antagonizması nedeniyle anksiyeteli hastalarda yararlıdır. Sedasyon bulantı ve baş dönmesi yan etkileridir. Kilo alımına neden olmaz. Depo formülasyonu elde edilebilen tek seretonin-dopamin antagonistidir.Tedavi İlkeleri
1. Klinisyen tedavi edeceği hedef semptomları dikkatlice saptamalıdır.
2. Geçmişte iyi gelmiş antipsikotik tercih edilmelidir. Böyle bilgi yoksa yan etki profili temel alınmalıdır. Bu açıdan düşünüldüğünde serotonin- dopamin antagonistleri tercih edilmelidir. Dopamin reseptör antagonisti antipsikotiklerin birbirlerinden üstünlüğü yoktur. Bazı hastalar bir ilaca, diğeri diğer bir ilaca cevap verir.
3. Antipsikotik tedavide minumun süre yeterli dozda 4 - 6 haftadır. Bu sürede başarısızlık varsa; tedavide diğer ilaçlara geçilmelidir veya başka sınıftan bir antipsikotiğe geçilir.
4. Polifarmasi tek ilaç kullanımından daha fazla kullanılmaktadır. Mutlaka kaçınılmalıdır.
5. İdame tedavisi, akut epizottaki gerekli dozdan genellikle düşük tutulmalıdır.
Tedaviye Başlama Antipsikotik ilaçlar genellike emniyetli ilaçlardır. Acil durumlarda klozapin hariç tüm antipsikotikler fizik veya laboratuvar inceleme yapmaksızın verilebilir.Ancak klinisyen her hasta için tam kan sayımı, karaciğer fonksiyon testleri, özellikle 40 yaş üstü kadınlarla , 30 yaş üstü erkeklerde EKG yapmalıdır. Antipsikotik ilaçların major kontrendikasyonları ciddi allerji hikayesi, Antipsikotiklerle etkileşen SSS depresyonu oluşturan alkol, opiatlar, barbitürat ve benzodiazepinler veya deliryum yapan antikolinerjik etkili atropin, skopolamin, fensiklidine gibi ilaçlar, şidddetli kalp hastalıkları, organik veya idiopatik nedenli epilepsiler ve dar açılı glokomlardır. DİRENÇLİ VAKALARDA TEDAVİ Akut vakalarda bir iki saatte İ.M. veya iki üç satte oral tekrarlanan antipsikotik ilaç dozlarına tüm hastalar yanıt verir. Benzodiazepinler bazan hastayı sedatize etmek için gerekli olabilir. Akut vakalarda hastada yetersiz cevapta klinisyen organik bir lezyonun olabileceğini göz önünde tutmalıdır. Antipsikotik ilacın kabullenilmemesinde önemli iki neden hastalığın relapsı ve tedavideki başarısızlıktır. Önemli diğer bir neden diğer bir ilaca geçmede yeterli zamanın olmamasıdır. Genel bir yanlışta ilk iki haftada ilacın dozunun yükseltilmesi veya değiştirilmesidir. Hastada iki hafta sonunda düzelme varsa tedaviye aynen devam edilmesi gerekir. Eğer hasta iki hafta sonunda çok az veya hiç düzelme göstermiyorsa başarısızlığın olası nedenlerinden ilaca uyumsuzluk (İlacı almama veya ilaç reddi) göz önünde tutulmalıdır. İlacı reddeden veya uyumsuzluk gösteren hastalarda ilaçların damla formları veya depo formları tercih edilmelidir. Nörolojik yan etkiler ilaca uyumsuzluğun diğer bir nedenidir. Bu durumda atipik antipsikotiklere geçilmelidir. Tadavide başarısızlıkta klinisyen yapısı farklı 2. nci bir antipsikotik verebilir. İlave strateji olarakta lityum, karbamazepin, valproat veya benzodiazepinin eklenmesidir. PSİKOSOSYAL TEDAVİLER
Şizofrenide antipsikotik tedavi esastır. Ancak araştırmacılar, psikofarmakolojik tedavilerle diğer tedavilerin birlikte daha yararlı olduğunu ileri sürmektedirler.
Davranış Tedavisi : Tedavi planı, hem hastanın yetenekleri hemde defisitleri üzerinde yoğunlaştırılır. Davranış teknikleri, sosyal yetenekleri yükselten, sosyal beceri tedavileriyle kendi kendine yeterli olması, kişiler arası ilişkilerin düzenlenmesi ve pratik kazançlar sağlamak için yapılmalıdır.
Aile Tedavisi : Şizofreni etyolojisinde pekçok psikiyatrist aile patolojileri üzerinde durmaktadır. Aile tedavisindeki spesifik yaklaşımlar, şizofrenide rölaps oranını düşürdüğü ileri sürülmektedir. Psikiyatrist, aileyi eğitmeli ve zor durumlarda desteklemelidir. Şizofrenik ailelerinin gruplara girmesi sağlanmalıdır.
Grup Tedavisi : Şizofrenide grup tedavisinde, gerçek hayat planları, problemleri ve kişiler arası ilişkiler üzerinde durulmalıdır. Grup tedavileri davranış yönelimli, içgörü kazandırmaya yönelik veya destekleyici olabilir.
Sosyal Beceri Kazandırma Tedavileri : Bu tedavide oldukça yararlı üzerinde durulması gereken bir tedavi şeklidir.
Bireysel Psikoterapi : Şizofrenik hastalarda pozitif tedavi ilişkisi ve terapötik anlaşmada bireysel psikoterapi oldukça yardımcıdır. Destekleyici tedavi en yaygın kullanılan bir yöntemdir. Bireysel psikoterapide doktor hastasıyla kardeş gibi yakın bir ilişki içinde olmalıdır.KAYNAK: www.gata.edu.tr/dahilibilimler/ ruhsagligi/dersnot%205.9.DOCProf. Dr. Salih BATTAL